İşletmelerde Tek Bir Amaca Bütüncül Yaklaşım ve Üretken Eylemler

Daha yolun başında biri olarak yaklaşık 10 yıllık iş hayatımda gördüğüm ve önem verdiğim en kritik konulardan biri amaç ve amaç bütünlüğüdür. İlk patronum Prof. Solmaz Ayarslan bana her zaman hedefimi belirlememi ve bu hedefe yönelik bütüncül aksiyon almamı söyleyip dururdu. Gün geçtikçe bunu daha iyi tercüme ediyorum kendime.

İşte işletmeler de amacını belirlemeli ve bu amacın da getirdiği bütüncül çalışma ile hareket etmeliydi.

Tek bir amaca bütüncül yaklaşım…

Ancak biz ne yapıyoruz?

  • Satın almacı ham maddeyi daha ucuza ve daha çok alma peşinde koşuyor, tedarikçiler ile resmen kavga ediyor.
  • Satışçı daha ucuza satmaya çalışıp, üstüne birde hızlı teslimat sözü veriyor.
  • İnsan kaynakları daha tecrübeli ve vasıflı işçi alabilmek için patron ile didişiyor.
  • Üretim ve planlama tarafı daha çok üretmek için savaş veriyor. Satışçılara verdikleri terminlerden dolayı ağzına ne geliyorsa söylüyor ve/veya satışçılar ile termin kavgası yapıyor 🙂
  • Kalite sorumlusu daha kaliteli üretmek için üretim şefiyle birbirine omuz atar tarzda yaşıyor.
  • Finans tarafı maliyetleri düşürme amacıyla yukarıda saydığım tüm bölümlere işlerini düzgün yapmaları için savaş halinde yaşıyor.
  • Bilgi işlem ilgili bölüm yöneticileri ile bir olup gerek makine, gerek yazılım, gerek donanım yani akla gelebilecek her envanterin en iyisinin ve son teknolojisinin olması için patronu ikna etmeye çalışıyor.
  • Patron ise para kazanmak istiyor.

İşte durumu incelediğimiz zaman saydığım bu bölümlerin tek bir amaca bütüncül yaklaşmaları son derece önemlidir.

Yukarıda belirttiklerimi gelin birlikte hikayeleştirelim.

Öncelikle şu soruları kendimize soralım; Amaç neydi? Bu işletmeyi çalıştıran neydi?

Etkin maliyetli satın alma mı?

Bir imalat işletmesinin yapması gereken en önemli şeylerden birisi ham madde satın almaktı. İmalat yapabilmek için haliyle ham maddeye ihtiyaç var. Üstelik en ucuz fiyatla ve en hızlı terminle fabrikaya girişini sağlamalıydık. Demek ki etkin maliyetli satın alma işletme için çok önemliydi. Peki etkin maliyetli satın alma fabrikanın varlığının nedeni miydi? Tabii ki hayır. Sonuçta eğer öyle olsaydı en kalitelisini ucuza alıp alıp depoya saçları yığar ve keyfimize bakardık.

Nitelikli personel istihdamı?

Bir diğer konumuz nitelikli personel istihdamı. İnsan kaynaklarının patron ile didiştiği konu. Hatta birçok yaklaşım “insan kaynağının en önemli değer” olduğunu savunur. Doğru olabilir ancak tek başına bir şey ifade edemez. Yani ayrıca bir fabrikanın varoluş nedeni sadece istihdam olamaz.

Ben üreticiyim. Üretir ve hatta en kalitelisini üretir gerisine karışmam?

Evet gelelim farklı bir gerekçeye; bizim işimiz sadece üretmek değil miydi? Üretmek de tek başına yeterli olmuyor. Peki Kalite? Eğer kaliteli ürün üretmiyorsak, pahalıya patlayacak birçok hata yapmak zorunda kalırız. Müşterinin talebini en kaliteli ürünle karşılamak zorundayız. Ancak kalite de tek başına yeterli değildi. Gerçek amaç kalite olsaydı, Rolls Royce gibi bir firma neden iflas eşiğine gelmişti? Kalite de tek başına bir amaç olamazdı. Önemliydi, ama amaç değildi.

Maliyet ve Etkinlik ilişkisi…

Sıra geldi maliyet düşürmeye. Eğer düşük maliyetli üretim esassa, o zaman cevap etkinlik olabilirdi. Ne kadar az hata yapılırsa, o hatayı düzeltmek için o kadar az çalışılacak ve bu da maliyetleri düşürecekti. Yani kalite ve etkinlik mi amacımız? Peki bu amaç fabrikanın devam etmesini sağlar mı? Hatta bu konu hakkında çok güzel bir örnek de paylaşmak isterim. Eğer amaç kaliteli ürünleri etkinlikle üretmek olsaydı, o zaman Volkswagen kaplumbağa yapmayı neden bıraktı? Bu düşük maliyetle üretilebilecek ve kaliteli bir üründü… Yani etkinlik temelinde kaliteli ürün yapmak da yeterli değildi.

Öğleden sonrasını Sokrates ile geçirmek için, bütün teknoloji bilgimi takas ederdim. Steve Jobs.

Ve evet sıra geldi Teknolojiye. Teknolojinin en son seviyesini tutturmak zorundaydık ve şirket açısından bu esastı değil mi? Yani teknolojiye ayak uydurmasaydık belki de batardık? Emin misiniz? Üzülerek belirtmeliyim ki keşke öyle olsa ancak eğer öyle olsaydı örgüt şemalarında AR-GE yan taraftaki bir kutuya konmazdı. Yani teknoloji de önemliydi ancak amaç değildi.

Satış, satış ve satış!

Ve yoksa amaç satış mı? Pazar payını yükseltmek mi amacımızdı? Eğer öyleyse bu kolaydı, en büyük Pazar payına sahip olur ve en iyi satışları biz yapardık. “Pazarı ele geçir ve yaşa!” stratejisi tek başına yeterli miydi? Yani stokları! eritmek ve pazar payını arttırmak eğer para kazandırmıyorsa ne işi yarar ki?

İşletmenin amacı para yapmaktır.

Ve evet daha fazla uzatmadan gelelim amacımıza; işletmenin amacı para yapmaktır. Sadece tek başına para yapmak yeterli olur mu? Kritik noktaya da gelmiş bulunuyoruz;

  • Etkin maliyetli satın alımlar,
  • Nitelikli personel istihdamı,
  • İleri teknoloji,
  • Üretim hacimleri,
  • Kaliteli malların üretilmesi ve satışı,
  • Pazar payının arttırılması,
  • İletişim ve mutlu müşteriler.

İşte tüm bu saydıklarımız para yapmak için gerekliydi. Yani bunların hiç biri tek başına amaç olamaz, sadece amaca ulaşmak için araç olabilirler.

Bize para yaptıran eylemler üretken olabilir!

Bize para yaptıran eylemler üretken olabilir, bize para yaptırmayan eylemler ise üretken olmayıp, üstüne işletmeyi kötüye götürmekten başka bir işe de yaramaz. Geçen yazımda üretkenliğe değinmiştim. Aslında konumuzu yine üretkenliğe bağlamış olduk ancak bu sefer farklı açıdan.

Değerli vaktinizi ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim,

Faydalı olması dileğiyle,

Saygılarımla,

Ahmet Savaş Göktürk