Ürün Yöneticisi Sn. Ela YAŞAR ile Röportaj

Buket Yaşar: Merhabalar Ela hanım, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Ela Yaşar: Merhaba. Ben Ela YAŞAR. Renault Mais’te Ürün Yöneticisi olarak çalışıyorum. Clio ve Captur olarak bildiğimiz mini segmente ait modellerimizden sorumluyum. Yaklaşık 2.5 senedir Renault Mais bünyesinde görev alıyorum. Daha öncesinde de farklı firmalarda ürün geliştirme mühendisi ve pazarlama uzmanı olarak görev yaptım.

Buket Yaşar: Sizi biraz daha yakından tanımak adına, öğrenciliğinizden de bahsedebilir misiniz, nasıl bir öğrenciydiniz?

Ela Yaşar: Üniversiteye başlayana kadar aslında oldukça çalışkan ve başarılı bir öğrenciydim diyebilirim. Okul birinciliğim dahi var 😊 Fakat bu durumu üniversite hayatıma çok da taşıyamadım 😊 Üniversiteye başladıktan sonra biraz daha sosyal hayata ağırlık vermek istedim açıkçası, öğrenciliğin tadını doyasıya çıkaranlardanım 😊 ODTÜ Makine mühendisliği bölümü mezunuyum. Hazırlıkla beraber 6.5 yılda tamamladım. Öğrenciyken bazen bu durumdan rahatsız olduğum da oldu tabi ama geriye dönüp baktığımda pişmanlık duymuyorum. Okulu zamanında bitirip de sen aslında çok daha iyi yaptın diyen arkadaşlarım da var 😊 Gelişime katkısı olan bir uzatma söz konusuysa okulu bir süre uzatmakta çok büyük bir sakınca yok sanıyorum. Tadını çıkarmak lazım o sürecin. Üniversite hayatı insanın en kıymetli dönemi.

Okul kulüplerinde aktif olarak görev alma şansım oldu, sosyal yönden dolu dolu geçirdim diyebilirim bu eğitim sürecini. Genç arkadaşlara da kulüp çalışmalarında bulunmalarını kesinlikle tavsiye ederim.

Buket Yaşar: Yurtdışında yüksek lisans yapmışsınız. Nasıl karar verdiniz?

Ela Yaşar: Evet, Cardiff Metropolitan University’de MBA yaptım. Ürün geliştirme mühendisi olarak çalışırken Pazarlama alanında çalışmak istediğime karar verdim ve bu alana yönelebilmek için MBA yapma kararı aldım. İş hayatıma da kısa bir ara vererek bu maceraya atıldım 😊

Okul biter bitmez değil de ne istediğimin bilincine vararak bu tercihte bulundum, sanıyorum kendi adıma da doğru olanı yaptım. İş hayatına atıldıktan sonra ne istediğini daha net görebiliyor insan, o nedenle akademisyenliği tercih etmeyip de iş hayatında yer almayı düşünenlere birkaç yıl çalışma hayatında bulunduktan sonra yüksek lisans yapmalarını önerebilirim. Çünkü iş hayatını biraz anlayıp, dinamiklerini gördükten sonra, ne istediğinize daha net bir şekilde karar verebiliyorsunuz.

Ben yurt dışına gitmeyi tercih ettim ama yurtiçinde de MBA yapılabilir mutlaka, Sabancı’da, Koç’ta veya başka okullarda da MBA yapan ve tavsiye eden arkadaşlarım var. Yurt dışında yapılmalı diye bir zorunluluk yok. Yurt dışını tercih ederken iş hayatına ara vermek durumunda kalıyorsun; fakat hem çalışma hayatıma devam edeyim hem de yüksek lisansımı yapayım diyenler de yurt içi programları değerlendirebilirler. Yurt dışında olmanın farklı artıları da var tabii. Farklı bir kültürle iç içe oluyorsunuz, deneyimleriniz artıyor, bakış açınız gelişiyor. Sadece akademik anlamda değil, sosyal açıdan da kattıkları oldukça fazla. Tabi gurbette olma hissi olduğu da bir gerçek, onu göze almak lazım. Sanırım herkes bu hissi sevemiyor ama artılarını, kendine kattıklarını düşünerek tadını çıkarmak lazım 😊

Buket Yaşar: Mühendislik eğitiminin ardından mühendislik yüksek lisansı yapmak isteyen de var, işletme yönetimi üzerine yüksek lisans yapmak isteyen de var… Size MBA’in ne gibi katkıları oldu?

Ela Yaşar: Sanıyorum bu karar iş hayatını nasıl şekillendirmek istediğinle direkt alakalı. Mühendislik okudum ve bu çerçevede bir iş yapmak istiyorum diyenler, uzmanlaşmak istedikleri alanlarda mühendislik yüksek lisans programlarını tercih edebilirler. Örneğin OEM dediğimiz orijinal parça üreticisi firmalarda, tedarikçi firmalarda veya savunma sanayii firmalarında tasarım veya analiz mühendisi olarak çalışacaksanız mühendislik yüksek lisansınızn faydası olacaktır mutlaka.

MBA yaptığınızda yönetimsel becerileriniz gelişiyor. Bir alana odaklanmak yerine bütünü görme, bütünsel değerlendirme ve karar alma becerilerinizi geliştirebiliyorsunuz. Farklı bir vizyon kattığını düşünüyorum. Kimseye “mutlaka şunu yapmalısın veya bu alana yönelmelisin” demeyi doğru bulmuyorum doğrusu. Bunlar tamamen kişisel tercihler ve iş hayatınızdan ne beklediğinizle ilgili konular. Benim kişisel tercihim bu yönde oldu ve mühendislik eğitimim üzerine işletme yüksek lisansı yapmış olmanın kendi adıma sağlıklı bir karar olduğunu düşünüyorum.

Buket Yaşar: Ürün yönetimi üzerine çalışmaya nasıl karar verdiniz?

Ela Yaşar: Ürün yöneticisi olmak aslında benim için şans oldu diyebilirim. Bir önceki işimde, pazarlama uzmanı olarak çalışırken çok daha geniş bir sorumluluk alanım vardı doğrusu. Ufak firmalarda daha kurumsal firmalara kıyasla daha geniş sorumluluklarınız olabiliyor 😊.

“Pazarlama”ya dair beklenti ve vizyonumun bulunduğum kurumun vizyonu ile çok örtüşmediğini düşünüyordum. O süreçte Renault Mais ile görüşme fırsatım oldu ve buradaki yapılanmanın beklentilerimle örtüştüğünü ve aslında bir önceki iş tanımımda yaptığım birçok işin de ürün yönetimi ile örtüştüğünü gördüm. Anlaştık ve sonra 2017 Nisan ayında burada başladım. Ürün yönetimindeki ilk tecrübem 😊

Biraz yaşayarak öğrendim diyebilirim. Öğrendikçe de daha çok sevdim. Bayii ağından müşteriye uzanan ve şirket içerisinde de birçok departmana dokunabilen bir departman. İlgilendiğiniz ürününüzle aranızda resmen bir bağ oluşuyor. Modelin piyasadaki konumlanması, rekabet analizleri, alınabilecek aksiyonlara kafa yormak, gelecek projelerle ilgilenmek, araştırmak… Oldukça keyifli olabiliyor 😊

Buket Yaşar: Ürün yönetiminde çalışmak isteyenler, hangi özelliklere sahip olmalı?

Ela Yaşar: Analitik zekaya sahip, azimli, sabırlı olmalı öncelikle. Çünkü her firmanın kendine ait bir dili var. Buradaki teknik dile tam anlamıyla hakim olmak en az 6 ayımı aldı. Fransızca kökenli olduğu için de biraz uzun sürmüş olabilir 😊 ama firmanın jargonuna alışmak kesinlikle zaman alıyor.

Tamamen Türkçe konuşulan toplantılarda bile birçok şeyi anlamadığım anlar olmuştu 😊 Bunu dile getirdiğim, danıştığım arkadaşlarım dahi oldu. Önce bu dile alışıyorsun, sonra yavaş yavaş yaptığın işi öğreniyorsun.

Ürün yönetimi kendi içinde zaten çok fazla detayı olan bir iş. Bahsettiğim gibi müşteriden bayii ağına kadar birçok alana dokunuyorsun. Birçok alanı bilgi ile beslemen gerekiyor. Web sitesindeki ürünle ilgili alanlardan, bayii sipariş ekranlarına kadar bilgi sağlaman gerekiyor. Sistemler üzerinde yaptığımız tanımlamalarda yapılan bir hata veya eksiklik bayinin sipariş açamamasına neden olabiliyor.

Zaman zaman ürünlerde değişiklikler olabiliyor, bu gibi durumlarda şebekeyi bilgilendirmemiz gerekiyor. Ürün broşürlerini güncellememiz ve sistemsel tanımlamaları düzenlememiz gerekebiliyor.

Mesela daha önce sunmadığımız bir motor seçeneğini ürün gamımıza eklediğimizi düşünelim, bu motorun tüm tanımlamalarının yapılması;  web sitesinin, broşürlerin güncellenmesi gerekiyor. Bayilerin de bilgilendirilmesi gerekiyor. Onlar için ürün dosyaları oluşturuyoruz. Aksi takdirde, bayiiler de bilmediği bir ürün için sipariş veremezler, sağlıklı olmaz.

Dolayısı ile ürün yönetimi oldukça detaylı ve çok yönlü bir alan. Detaylarla uğraşmayı sevenler bu alanı değerlendirebilirler.

Sıkça rekabet analizleri yapıyoruz. Ayrıca bolca strateji de geliştirmeniz gerekiyor. Mevcut ve gelecek modeller için oldukça detaylı düşünmek gerekiyor. Lansman süreçleri de oldukça yoğun ve detaylı süreçler oluyor. İlgili tüm birimlerin dahil edilmesi gereken, oldukça planlı olmanızı gerektiren ve tüm detayların atlanmadan değerlendirilmesi gereken süreçler. Yoğun ama keyifli 😊

Takım çalışmasına da yatkın olmak gerekiyor. Çünkü bu bir deneyim işi. Daha önce deneyimlemediğin bir konuda destek alman gerekebilir veya süreçte birçok departmanla birlikte çalışman gerekebilir. Gelişime ve geliştirmeye de açık olmak gerekiyor kısacası.

Buket Yaşar: Öğrencilere, iş hayatına atılmadan önce neler söylemek istersiniz?

Ela Yaşar: Öncelikle öğrenciliğin tadını çıkarsınlar, benim gibi 😊 Özgürlüğün tadına en çok varıldığı süreçtir üniversite süreci. O dönemde hem yetişkinsin hem bolca vaktin var (kendini geliştirmek için de)… Tek sıkıntı çok paran olmuyor, en büyük sınır bu olabilir 😊

Dediğim gibi iş hayatı keyifli de olsa, zor da olsa hep devam edecek bir süreç. Ara vermek de kolay değil. Bunun üzerine zamanla belli sorumluluklar da geliyor. Çocuk vs. gibi sorumlulukların insanın üzerinde yarattığı baskı daha farklı oluyor. Bunu dengede tutabilmeyi öğrenmek gerek zamanla..

İnsan dünyaya bir kere geliyor. Tadını çıkararak, keyifle yaşamalı. İşin bir araç olduğunu düşünmek gerekli. Hırslarla hayatı sürdürmek çok sağlıklı gelmiyor bana. Azimli olmak güzel de, ölçüsü olması lazım sanırım. Üretmek, katma değer sağlamak kişisel tatmin için de mutlaka çok önemli. Ama kendinize, sevdiklerinize zaman ayıramayacağınız kadar yoğun çalışmayı sağlıklı bulmuyorum. Sevmek, sevilmek daha kıymetli benim gözümde.

İş hayatını araç değil amaç olarak görenler de olabilir. Saygı duyup, kısıtlamamak lazım o kişileri. Sonuçta herkesin kendi tercihi olan bir durum bu. Umarım istedikleri firmalarda, istedikleri işlerde çalışırlar. O da büyük bir şans gerçekten.

Bu arada network yani kurduğun bağlantılar da çok önemli. Bunu en kolay şöyle tarifleyebilirim sanırım, cv’ni bir kariyer sitesi üzerinden yollamakla, firma içerisindeki biri vasıtasıyla iletmek arasında gerçekten fark var. Diğer türlü hiçbir şans yok demiyorum ama ikinci dediğim şekilde daha hızlı bir sonuç alınabiliyor. Aday zaten uygun bir adaysa, çok daha ufak bir havuzdan oldukça kolay bir şekilde ulaşılabiliyor.

Görüşme deneyimi yaşamak da önemli. Her iş görüşmesi ayrı bir deneyim. Farklı sorularla da karşılaşıp nasıl daha sağlıklı cevap verebileceğini de öğreniyorsun. İlk iş görüşmende daha pasifken, sonrakilerde çok daha rahat ve özgüvenli olabiliyorsun.

Olumsuz sonuçlanan bir görüşme de hemen hayal kırıklığı yaratmamalı, daha iyisinin ne zaman karşına çıkacağını bilemiyorsun. Bir önceki işime girmeden önce benzer bir durumla karşılaşmıştım ben de. Çalışmak isteyebileceğim uluslar arası firmalardan birinde sona kalan 2 adaydan biriydim ve yönetici olarak görüştüğüm kişi bizzat arayarak diğer adayla devam etmeleri gerektiğini ancak beni yeniden aramak istediklerini belirtmişti. Bu durumla çok insan karşılaşabilir, çok fazla hayal kırıklığına uğramamak lazım. Hayatta karşımıza ne zaman ne çıkacağı belli olmuyor. Fazla üzülmeden, fazla yıpranmadan yola devam 😊

Bu keyifli, içten röportajı için Ela YAŞAR’a kocaman teşekkürlerimle… 

 

Buket Yaşar

Endüstri Mühendisliği Öğrencisi (2016-2020)

Karadeniz Teknik Üniversitesi