Yazmaya Nasıl Başladım?

Herkese selamlar,

Yazmaya nasıl başladığımı soranlar ve yazma konusunda çekinceleri olanlar için bu yazıyı hazırlamak istedim.

3 yıl önceye gidelim. Üniversite 2.sınıfın yarıyıl tatil zamanları… Şubat ayları… Takip ettiğim blog yazarlarını okurken ‘Ben neden yazmıyorum?’ dedim. Ne zaman farklı ve yeni şeyler öğrensem, bunu çevremle paylaşmak için can atıyordum. Evet, paylaşmayı çok seviyorum. Sizi heyecanlandıran şeyleri ömür boyu devam ettirmek istiyorsanız, bunu hobiye dönüştürmelisiniz bence. Örnek verelim; Fotoğraf çekmeyi seviyorsanız, dijitalde herkese açık olacak şekilde bir arşiv oluşturabilirsiniz. Gezdiğiniz yerleri paylaşırken, oraların tarihi ve kültürel dokusuyla ilgili kısa anlatımları da arşivinize ekleyebilirsiniz.

‘Ben neden yazmıyorum?’ kısmında kalmıştık. Bu sorunun ardından başka sorular da aklımı kurcaladı. Acaba okuyucusu olur mu? Sürekliliğini sağlayabilir miyim? ‘Tüm bu soruları bir kenara bırak ve yazmaya başla’ dedim kendime. Sizi aksiyona geçirecek olan işareti her zaman dışarıda beklemeyin çünkü bu işaretin kaynağı asıl sizde.

Ahmet Şerif İzgören’in de yazma serüvenime katkısı büyük. Kitaplarının çoğunu okuduğum nadir isimlerden biri. Konuşmalarını dinlemeyen ve kendisini tanımayan çok az insan vardır. Çünkü Ahmet Şerif hoca, her zaman gerçek, her zaman gerçek benliğiyle çıkıyor her yere. Abartıdan uzak, samimi, içten, doğal… Hayatı gerçekten yaşamış biri, heybesinde birçok hayat hikayesi var. Saatlerce konuşsa dinlerim. Kendisi övgüyü sevmez, kısa kesiyorum burayı. 🙂 2017 yılının Mart ayında üniversiteye seminer vermeye gelmişti. Çıkışta kısa da olsa sohbet etme fırsatımız olmuştu. Konuşmamız esnasındaki bir sözü hala kulağımda: “Bugün tek bir kişi bile gelseydi, ben yine aynı heyecan ve aynı samimiyetle anlatırdım Buket” Sevdiğin şeyi yürekten yapmak budur işte!

Kafamdaki soruları attım bir kenara. Başladım yazmaya. O gün bugündür yani 2,5 yıldır yazıyorum. Ahmet hocanın o cümlesi gelirdi aklıma hep. Tek bir okuyucusu bile olsa, tek bir kişiye bile dokunsa mutluluktur, diye düşündüm. Şimdi geriye dönüp bakıyorum da yayınladığım 77 yazı, 30’dan fazla ülkeden binlerce kişiye ulaşmış. İlk başlarda bu sayı oldukça düşüktü. 1 yılı geçtikten sonra istatistiklerde artış olmaya başladı. Bence sayı önemli değil, önemli olan yüreklere ve beyinlere dokunabilmek. Akıllarda iyi iz bırakmaktır aslolan. Tutkuyla yaptığınız çalışmalarla anılmak, hediyelerin en güzeli…

Aklınızdaki yapmak istediğiniz faaliyetleri çok bekletmeyin. Uzun bir zamanınız olmayabilir. İnsan, çok uzun yaşayacağını düşünür, sürekli erteler. Halbuki süremizin ne zaman dolacağını bilemiyoruz. Keşke dememek için şimdi harekete geçmenizde fayda var!

Blog sayfama da beklerim 🙂

Bilgiyle ve keyifle kalınız…

Buket Yaşar

Endüstri Mühendisliği Öğrencisi (2016-2020)

Karadeniz Teknik Üniversitesi