Türkiyenin Dijitalleşme Yolculuğu
Herkese merhaba 🙂
Bugün son zamanlarda incelediğim;
McKinsey&Company Türkiye tarafından McKinsey Global Enstitüsü iş birliği ile hazırlanan “Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü” adlı rapordan aldığım notları paylaşmak istiyorum.
Hadi başlayalım ;
“Dünya genelinde mevcut teknolojiler, işlerin %50’sinin otomasyonla yapılmasına olanak sağlayacak nitelikte. Türkiye’de mevcut teknolojilerle her 10 meslekten 6’sı yüzde 30 oranında otomatize edilebilir durumda(2030 yılına kadar Türkiye genelinde ortalama yüzde 20-25’lik bir otomasyon seviyesini temel alarak düzenlenmiştir).”
“Önümüzdeki 10 yıl içerisinde otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin yaratacağı ekonomik fayda ve sosyal değişimler ile 3,1 milyon iş artışı yaratma potansiyeli olduğunu öngörüyoruz”
“Otomasyon ve dijitalleşmenin etkisiyle 7,6 milyon iş kaybolarak yeni işlere dönüşebilecek ve 2030 yılına kadar 8,9 milyon yeni iş oluşabilecek. Ayrıca, başta teknolojiyle ilgili alanlarda olmak üzere, tamamı yeni 1,8 milyon iş yaratılabilecek.”
“Küresel ölçekte mevcut otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin benimsenmesinin dünya ekonomisinin yüzde 50’sini etkileyebileceğini gösteriyor. Bu oran 1,2 milyar çalışana ve 14,6 trilyon ABD doları maaş ödemesine denk.”
“Türkiye’de otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojiler, ortalama bir kişinin günlük yaşamında davranış ve alışkanlık değişimlerine yol açıyor. Ekonomik ve sosyal değişimlerle birlikte bu etki daha da artıyor. “
“Belirtilen değişimler, Türkiye’nin bugünkünden daha yüksek seviyede hizmet odaklı bir ekonomiye sahip olmasına neden olacak. İnsanlar daha fazla tüketim, yeme-içme ile sanat/ spor aktivitelerine ve seyahat etmeye yöneliyor.”
Türkiye’de mesleklerin sadece yüzde 2’sinin tamamen otomasyonu mümkün.
“Koronavirüsünün etkileri” adlı yazımda otomasyonlardan söz etmiştim. Aslında Kapitalizm’in her geçen gün azalan etkisiyle beraber otomatize edilebilen sistemlerin hayatımızın artık hemen hemen her alanında görmek mevcut olacaktır. Endüstri 3.0 ile hayatımıza giren otomasyon sistemi, hayatımıza bir çok avantajlı etkisini görmüştük.
Hemen hemen her alanda getirdiği verimlilikle hayatlarımız bambaşka haller almakta. Şuanda Türkiye’nin durumuna baktığımızda ortalama olarak Endüstri 2.8 seviyelerinde diyebiliriz.
Tabi otomasyonla birlikle hayatımızda birçok yeni meslek olacaktır ama bu mesleklerin doğuşunda sadece otomasyon değil dijitalleşmenin aldığı büyük rolü unutmamak gerekir.
Toplum 5.0 olarak adlandırdığımız( bilgi çağı) çağın Endüstri 4.0 ile birleşmesiyle beraber hayatımızda birçok mesleğin beraberinde gelmesi pek muhtemeldir. Peki sürekli yenilenen belki iyiye belki de kötüye giden bir çağımız var ve zaman durmak bilmeksizin akıp gitmekte.
İnsanın kafası karışmıyor değil. Benim en çok duyduğum , olabildiğince yaptığım ve önerdiğim en büyük öneri “Teknoloji okur-yazarlığı” dır. Teknoloji okumak ve yazmak hem günümüzü anlamaya aynı zamanda üzerine düşünülüp yorum yapılarak geleceğimize dair yolumuzu daha net çizgilerle çizmemiz açısından aşırı önemlidir.
Marry Shelly’in “The Last Man” adlı romanında çok güzel bir söz geçer.
“Hayat denen karmaşık bilmecede sadece bir çözüm var, kendini geliştirmek ve başkalarının mutluluğuna katkıda bulunmak”
Unutmayın zaman becerileri yükseltmek için öğrenme zamanı.
Bu grafiğe bakarak bir 2030 yılında Türkiye ile alakalı iş gücündeki değişimleri inceleyebilirsiniz.
Peki yeni mesleklere gelecek olursak;
“Dijital hizmet tasarımcıları, sürdürülebilir enerji uzmanları, siber güvenlik uzmanları ve yapay zekâ destekli sağlık bakım teknisyenleri gibi yeni rollerin oluşmasını bekliyoruz.”
“Sektör bazında bakıldığında ise, iş artışlarının daha çok hizmet sektörlerinde – perakende satış ve servis, sağlık/ bakım hizmetleri ile yeme-içme ve konaklama – olacağını görüyoruz. Meslek gruplarında da benzer bir sonuç ortaya çıkıyor. Müşteri ile etkileşim gerektiren ve bakım hizmeti verenlerin sayısında artış olacak.”
“İşgücü ihtiyacının daha fazla artması beklenen hizmet sektörlerinde ise perakende satış ve servis sektörü yüzde 30’luk bir artışla 5,3 milyon işgücü ihtiyacına gelecek. Sağlık/ bakım hizmetlerinin yüzde 40 büyüyerek 2 milyon seviyesine, yeme-içme ve konaklama sektörünün ise yaklaşık yüzde 20 büyüyerek 1,9 milyon işgücü seviyesine ulaşması bekleniyor.”
Yeni meslekler açısından süreci değerlendirirsek özellikle otomasyonun ve dijitalleşmenin birleşmesiyle bazı meslekler yeni yeni doğarken bir çok meslek de hayatımızda artık yer almayacak. Bunlara burada örnekler verip kafanızı şişirmek istemiyorum ama küçük bir öneri olarak Şebnem Özdemir’in ve Deniz Kılınç’ın beraber yazdığı “Geleceğin Meslekleri” adlı kitabı okuyabilirsiniz.
Burada sektör bazında baktığımızda sağlık/bakım hizmetlerinin koronavirüs süreci sonrası hayatımızda daha aktif bir şekilde rol oynayacağı şüphesiz.
Konaklama olarak insanların artık toplu otel ve topluluk yerlerinde kalmaktan ziyade müstakil evleri ve butik otelleri tercih ettiğini görüyoruz. İş alımlarının da tabi ki farklı çerçeveler içerisinde değerlendirileceği şüphesiz. Aslında sektör bazında büyüme olması muhtemel ama ters köşeler gelebilir.
Bakım servisleri otomasyon sistemleri makinelerden ve programlardan oluştuğu için hayatımızda daha etkin olmasıyla beraber bakımlarda şüphesiz artacaktır fakat burada göz alıcı nokta müşteriyle etkileşim gerektiren servislerde.
İletişimin her zaman hayatımızda yer alacağı şüphesiz çünkü insan sosyal bir varlık bundan dolayı insanın sadece iletişimde değil müşteri ilişkilerini kapsayan birçok özelliğini geliştirmesi gerektiği kaçınılmaz bir gerçek.
“Gelecekteki yetkinlikler beş kategori altında inceleniyor: fiziksel yetkinlikler, temel yetkinlikler, ileri seviye bilişsel yetkinlikler, sosyal yetkinlikler ve teknoloji yetkinlikleri.”
“Türkiye’deki çoğu sektörde en çok teknoloji yetkinlikleri ve sosyal yetkinliklere olan ihtiyacın artması bekleniyor.”
“2030 yılında, öngörülen yetenek dönüşümü gerçekleştiği takdirde, en büyük yetkinlik değişiminin yüzde 63 oranı ile teknoloji yetkinliklerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Sosyal yetkinliklerde yüzde 22 oranında, ileri seviye bilişsel yetkinliklerde yüzde 7 bir artış beklenirken, temel yetkinliklerin ve fiziksel yetkinliklerin, sırasıyla yüzde 10 ve 8 oranında daha az kullanılması öngörülüyor.”
Teknolojik gelişmelerin artmasıyla beraber tabi sektörlere de teknolojiye hakim olan insanları almak istemeleri bir gerçek. Yukarıda bahsettiğim gibi teknoloji okur-yazarlığı çok önemli bir aktivite. Hobi haline getirmeye çalışabilirsiniz.
Geçmişte de olduğu gibi teknolojik devrimlerin birçok gereksinimleri mevcut bunları göze alarak hayatımızda değişiklikler yapmamız ve dolayısıyla konfor alanımızdan çıkmamız gerektiğinin farkına varmamız gerekiyor.
Peki özel şirketler bu durumda ne gibi önlemler alıp ve ne gibi gelişmeleri takip etmelidir?
“Lider şirketler stratejik iş-gücü planlaması için çalışmalar yapmalı ve yetenek dönüşümü ile ilgili yol haritasını hazırlamalıdır. Şirketler, çalışanlarının mevcut yetkinliklerini geliştirme ve yeni yetkinlikler kazandırma girişimlerine odaklı özel yatırımlar yapmalıdır.”
Sadece dönüşüme özel sektör olarak bakmamak gerekiyor. Kamu sektörlerinin de alacağı önlem ve gelişmeler mevcut.
“Kamu, reform için öncelikli alanları belirlemelidir, bütünsel bir bakış sağlamak ve öncelikli reform alanlarının uygulanmasının koordinasyonu için özel mekanizmalar oluşturmalıdır”
Peki bu dönüşümde eğitime nasıl bir rol düşüyor ?
“Eğitim sistemi, ileride gerekli olacak yetkinlikleri karşılamak için okul müfredatını yenilemelidir. Eğitim sistemi içerisinde ilgili dersler uygun seviyelerde zorunlu hale getirilebilir.”
“Eğitim sisteminin, sürekli yeni yetkinlikleri benimseme ve yeni zorluklarla göğüs germe isteğinin ortaya konduğu “öğrenmeyi öğrenme” becerisini kazandırması gerekir. Bu sayede öğrenciler eleştirel düşünmenin, problem çözmenin ve herhangi bir durumla başa çıkmak için hayat boyu öğrenmenin temellerini atabilir.”
Eğitim hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır. Unutmayalım okul bir zorunluluk değildir okul bir yapıdır fakat eğitim çok farklı bir şeydir. Eğitim insanın hayal gücünde bir şeyler parlatıp yeni fikirler keşfedip onlara yelken açmasına yardımcı olmaktır.
Birazcık tarihe inmeye ne dersiniz ? sakin olun başınızı ağırtmayacağım 🙂
Tabi otomatize edilebilir sistemlerle beraber bazı ideolojiler robot gibi insan gücü isteyecektir bu fikir ilk defa Frederick Taylor tarafından ortaya atılmıştır. Kendisi amerikan makine mühendisi ve endüstriyel idâre uzmanı. Endüstriyel verimliliği artırmak için sistematik bir şekilde çalışan ilk kişi olarak bilinmektedir. Taylor diyor ki “Herkes sisteme göre yetiştirilmeli kimse özel yeteneğine göre eğitim almamalı” Bu günümüzden biraz farklı bir düşünce tabi ki. İnsan her zaman kendi kabiliyetlerinin farkında olmalı ve onları tanımak için sürekli yeni şeyler denemelidir.
Tabi tarih durmamış ve bir ismi daha karşımıza çıkarmıştır. Edward Thorndike. Şimdiki eğitim sisteminin kurucusu diyebileceğimiz adam. Thorndike, eğitim psikolojisinin babası olarak bilinen Amerikalı psikolog. Thorndike diyor ki “Herkes ilk başta aynı eğitimi alsın sonra sistem özel yeteneği olanları ayırsın. Özeller ödüllendirilsin ama altta kalanlar küçümsensin ve sınıflandırılsın.”
Aslında sistemimiz benzer çalışıyor diyebiliriz kolejler harici liselerimizde, ilkokul ve ortaokullarımızda aynı eğitim mevcuttur. Özel yeteneği olanlar sonra ayrılan kesim oluyor.
Tabi ki bu da yanlış bir sistemdir. Küçümseme ve sınıflandırma sisteminin devletin benimsendiği sosyalizm ile alakası mevcut mudur ki ? tabi ki hayır. Özgürlük kavramının hayatımızda en önemli rol oynaması unutulabilir bir gerçek değildir.
Bu dönüşümde olmazsa olmazımız bireylerin, kendilerinde ne gibi yatırımlar yapması gerekiyor ?
“Bireyler, sosyal yetkinlikler (zorlukları yenme gücü ve değişime ayak uydurma, vb.), teknoloji yetkinlikleri (programlama, veri analizi, vb.) ve bilişsel yetkinlikler (eleştirel düşünme, problem çözme, yaratıcılık, vb.) de dâhil olmak üzere geleceğin önemli yetkinliklerine ve niteliklerine odaklanmalıdır. Liderler, bu yetkinlikleri geliştirme konusunda organizasyonlarını hazırlamalıdır.”
“Bireyler, kendilerini yaşam boyu farklılaşabilen esnek kariyer yollarına hazırlamalıdır.”
Türkiye, geleceğin iş ortamında gereken yeni yetkinlikleri geliştirmeye dönük yetenek dönüşümüne yatırım yapmalıdır. Bu dönüşümü gerçekleştirmek için tüm paydaşların ortak çalışması büyük önem taşımaktadır. Yetenek dönüşümü yolculuğu Türkiye’yi güçlü potansiyeline ulaştıracaktır.
Tabi ki bireyler sistemin vazgeçilmez bir parçası. Bazı bireylerin benim gibi bu dönemde kafalarının karışık olması muhtemel ama soruları cevaplamadan önce kişiler kendini tanımalıdır ve amaçları, arzuları ve hayalleri peşinde koşmalıdır.
Johamn Wolfgang Von Goethe “Faust” adlı kitabında der ki
“Yapabileceğini veya yapabileceğine inandığını düşünüyorsan, başla. Eylemin içinde sihir, zarafet ve güç var Herkes ancak öğrenebileceği kadar öğrenir yalnız içinde bulunduğu anı yaşayabilen insandır tam insan.”
Hayatımız karmaşık haller almakta ama Wolfgang’in de dediği gibi anın tadını çıkarmayı hiçbir zaman unutmayalım.
Bir dahaki yazımda görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🙂
Raporun tamamına ulaşmak için;